Rüyalarımız genellikle zihinsel sınırsızlığımızı yansıtsa da, bazı unsurlar rüyalarımızda neredeyse hiç yer almaz. Bilimsel araştırmalar, beynimizin rüya sırasında bazı sıradan detayları göz ardı ettiğini gösteriyor.
Buna göre, rüyalarımızda asla göremeyeceğimiz veya çok nadir rastlayacağımız dört ana unsur bulunuyor: akıllı telefonlar, yazılı metinler ve sayılar, kokular ve tatlar ile kendi yansımamız. Bu durumun, rüyaların evrimsel işlevi ve beynimizin çalışma şekliyle doğrudan ilgili olduğu düşünülüyor.
Akıllı telefonlar, günlük hayatımızda büyük yer kaplamasına rağmen rüyalarımızda çok nadir görülüyor. Yapılan analizlere göre, telefonlar kadınların rüyalarının yaklaşık %3.55'inde, erkeklerin rüyalarının ise %2.69'unda ortaya çıkıyor.
Bu düşük oran, rüyaların evrimsel olarak hayatta kalma ve tehditlere karşı hazırlıklı olma üzerine odaklanan "tehdit simülasyonu hipotezi" ile açıklanıyor. Cep telefonları, insanlık tarihi içinde kısa bir süre var olduğu için rüyalarımızda bir rol oynamıyor.
Rüyalardaki bir diğer ilginç özellik, insanların yazılı metinleri veya sayıları okuyamamasıdır. Rüyalarda yazılı belgeler göründüğünde, metin genellikle anlamsız sembollere dönüşür veya içeriği değişir.
Bu durum, rüya görülen REM uykusu aşamasında beynin dil ile ilgili bölgelerinin daha az aktif olmasıyla ilişkilendiriliyor. Beynimiz, yazılı metnin ve sayıların ince detaylarını uyanıkken olduğu gibi güçlü bir şekilde işleyemiyor.
Ayrıca, rüyalarımızda kokular ve tatlar da genellikle yer almıyor. Rüyasında koku deneyimi yaşadığını bildirenlerin oranı oldukça düşük.
Uzmanlar, bunun, kokuyu kontrol eden beyin devrelerinin eski evrimsel kökenleri ve görsel ile işitsel ağlarla tam örtüşmemesiyle ilgili olabileceğini düşünüyor. Kokular ve tatlar, rüyaların bilinçdışı dramatik hikayelerine genellikle pek katkı sağlamadığı için rüyalarda yer almıyor.
